AB Bayrağındaki 12 yıldız

Avrupa Birliği 24 üyeye ulaştı ve 450 milyon insanın yaşadığı bir birlik haline geldi. Fakat bayrağındaki 12 yıldız değişmedi ve söylenenlere göre de değişmeyecek.

Bayrak hakkında çok çeşitli rivayetler vardır. Bu konuda enteresan bir yazıda 26-2-1998 yılında Thomas Pinzka’nın kaleminden Almanya’nın en saygın basın organlarından “Die Welt”de çıktı, değişik bir bakış açısı var. AB bir Hristiyan birliği değildir diyen ve sonra da niye almıyorlar diye sızlanan bizim saf vatandaşlara da ithaf olunur. Aşağıda okuyabilirsiniz :

“Yıldız çelenek, bir adağın sonucu. Avrupa bayrağı düşüncesini bir Belçikalının kafasında 1955 yılında bir Meryem heykeli doğurdu.”

“Ve gökte büyük bir alamet, güneşle giyinmiş ve ayakları altında ay, ve başı üzerinde on ikiyıldızdan tacı olan bir kadın göründü” (Yuhanna’nın Vahyi, 12:1).

O Bayrak bir süreden beri birçok kamu binasında Alman bayrağının yanında asılı. Koyu mavi zemin üzerinde on iki altın sarısı yıldızlı “Avrupa Bayrağı”.

Bu 12 yıldızın ne anlama geldiği sorulduğunda, değişik cevaplar veriliyor. Birçoklarının bu soruya cevabı bile yok, sadece omuz silkiyorlar. Başkaları, Avrupa Birliği’nin vaktiyle on iki üyeden oluştuğunu hatırlıyor ve bununla sorunun cevabını bulduklarını sanıyorlar.

Fakat bu doğru değil. Bayrağın kökeni İkinci Dünya Savaşı yıllarına uzanıyor. Paul Levi adında musevi asıllı bir Belçikalı o tarihlerde Leuven’de, Gestapo’nun karanlık bir geleceğe gönderdiği Yahudilerle dolu çok sayıda trenin kalktığını korku içinde izliyordu.

İşte o an Levi, savaşa ve Nasyonal Sosyalizm’e rağmen hayatta kalacak olursa, Katolik Kilisesi’ne geçeceğine yemin etti. Levi hayatta kaldı ve katolik oldu. 5 Mayıs 1949 günü Londra’da Avrupa Konseyi kuruldu ve Paul Levi, Avrupa Konseyi Kültür Şubesi’nin başkanlığına getirildi.

Altı yıl sonra, 1955’te temsilciler ortak bir bayrak konusunu görüşmeye başladılar. İskandinav bayrakları örnek alınarak önerilen ve haç motifi içeren taslakların tümünü sosyalistler “ideolojik ve Hıristiyanca” olduğu gerekçesiyle reddettiler.

Günün birinde Levi gezerken yıldız çelenkli bir Meryem heykelinin önünden geçti. Güneşin ışığı altında altın sarısı yıldızlar masmavi gökyüzünde parlamaktaydı. Levi derhal o sırada Avrupa Konseyi genel sekreterliği görevini yürüten Venedikli Hrıstiyan Demokrat Kont Benvenuti’yi aradı ve mavi zemin üzerinde on iki altın sarısı yıldızı Avrupa bayrağı olarak kendisine önerdi.

Benvenuti bu düşünceye bayıldı. Daha sonra teklif genel kabul gördü ve Meryem’in yıldız çelenki bugün(de) Avrupa Birliği ülkelerinin tamamını süslüyor. Rivayetlere göre On iki yıldız İsrail’in on iki kabilesini (Tekvin, 37:9), dolayısıyla Tanrı’nın seçilmiş halkını simgelemektedir.

Çelenk ise başarı ve zaferin sembolü olarak kadının yenilmezliğini ifade etmektedir. “Vahiy”de Yuhanna sadece bir “kadın”dan söz ediyor, fakat ona Meryem demiyor. Vahiy’de geçen “kadın” Katolik tefsirlerinde bir süre Meryem’le özdeşleştirilmişti. Vahiy kitabında bir iki bab sonra, bu kadının Mesih’i doğuracağı bildirildiğinden, onun İsa’nın annesi Meryem olması gerektiğine inanılmıştı.

Ne var ki, “kadın”ın Vahiy’de (12:17) “Hıristiyanların annesi” olarak nitelenmesi, bu görüşle çelişiyor. O nedenle sözkonusu “kadın”ı -bir din bilimcisinin deyimiyle- Eski ve Yeni Ahit’te geçen “Tanrı Halkı”nın sembolü olarak görmek daha makuldür.

On iki rakamı insanlar için her zaman özel bir anlam ifade etmişti. Eski Mısırlılara göre alt dünyanın on iki kapısı vardı. Yunan mitolojisinde Herakles on iki ödev yapmak zorundaydı; Romalılar hukuk düzenlerini on iki levha üzerinde yazılı bir yasaya dayandırmışlardı.

İsa, İncil’lerde adı geçen “on iki havari”sini yandaşları arasından seçerken İsrail’in Eski Ahit’e bahsi geçen on iki kabilesine dayanıyordu (atıfta bulunuyordu).

Bunun dışında Vahiy kitabında Kudüs, Tanrı’nın kemale ermiş halkının yurdu olarak nitelenir: “Şehrin on iki kapısı ve üzerlerinde on iki melek bulunan büyük ve yüksek duvarları var. Kapıların üzerinde isimler yazılı: İsrail kabilelerinden on iki oğulun adları…Şehir duvarının on iki temeli var, onların üzerinde Kuzu’nun (İsa) on iki havarisinin adları bulunmakta”.

Burada da Eski Ahit’in İsrail kabileleriyle Yeni Ahit’in on iki havarisi arasında bir bağlantı görülmekte.

“On iki”nin bir başka anlamı, onun “üç”ün ve “dört”ün türevi olmasında yatmaktadır.

“Üç”, Tanrı’nın Baba, Oğul ve Ruh’taki üçlüğünü; “dört” ise, dört yönü sembolize etmektedir.

Kaynak: Thomas Pinzka – Die Welt – 26.02.98

Bu yazı AB içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın